10
Kasım’da Ağıt Yakmak Değil Atatürk’ü Anlamak Gerek
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucucu Mustafa Kemal
Atatürk, arkasında bağımsız bir ülke bırakarak ebediyete göçtüğünde milyonlar
ardından gözyaşı dökmüştü. Atatürk’ün kurduğu ülke ise, gençlere emanet
edilmişti. Hatta bu emanet bizzat Atatürk tarafından verilmişti.
Ülkenin işgal edilmiş topraklarını askeri dehası ile
kurtaran Ulu Önder, Kurtuluş Savaşı’nı başlatıp Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurduğunda, diğer işgal altındaki ülkelere de örnek olmuştur. Batılı güçlere
karşı kazandığı zaferden güç alan başka sömürge ülkeleri de teker teker
bağımsızlıklarını kazanmıştır. Bugün, o ülkelerin bazılarında çalkantıların
olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, sağlam temeller
üzerinde kurulmuştur. Burada Atatürk’ün söylediği sözü hatırlamak gerekiyor:
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti
ilelebet payidar kalacaktır.” Bu, ülkenin ne kadar sağlam temeller üzerinde
kurulduğunu anlatan en önemli cümledir.
Atatürk’ü
Anmak Yeterli Değildir
Her yıl 10 Kasım’da Atatürk anılır. Ancak Atatürk’ü
anmak yeterli olmaz. O’nu ve fikirlerini çok iyi anlamak gereklidir. Ülkenin
yüzünü modern batıya çeviren, okuma yazma bilmeyen halkını aydınlatan, o günün
şartlarında modern sanayi tesislerinin kurulmasını sağlayan Atatürk, ülkenin
rotasını çağdaş dünyaya çevirmiştir. Günümüzde ise bizlere düşen görev, Atatürk’ün
bıraktığı yerden devam etmek olmalıdır.
Atatürk’ü anlamak, onun fikirlerini
uygulamaktan geçer. En güçlü ordulara karşı büyük zaferler kazanan Atatürk, 20’inci
yüzyılın en büyük bağımsızlık savaşının mimarı olarak anılmayı hak etmiştir. İlke
ve inkılaplarını bilerek uygulamak, kendisini adadığı Türk Milleti’ni aydın ve
çağdaş konuma getirme ülküsünü devam ettirmek, modern bir ülke olmanın en
önemli adımlarından biridir. 1398 yılının 10 Kasım’ında Atatürk ebediyete göç
etmiş olsa bile, yaktığı aydınlık ateşi halen sönmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti,
O’nun bıraktığı yolda modern dünya ile bütünleşmiştir. Ancak bu uyum sağlamada
bağımsızlık ve özgürlükten de ödün verilmemesi gerekir.
‘Hürriyet
ve istiklal benim karakterimdir’
Bu konuda Ulu Önder Atatürk 1921 yılında şunları
söylemiştir: “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük
ve ecdadımın en kıymetli mirası olan istiklâl aşkı ile dolu bir adamım.
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî hususî ve resmî hayatımın her safhasını
yakından bilenlerce bu aşkım malûmdur. Bence bir millette şerefin, haysiyetin,
namusun ve insanlığın vücut beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve
istiklâline sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara çok
ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek
için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. … biz hayat ve istiklal isteyen milletiz. Ve
yalnız ve ancak bunun için hayatımızı feda ederiz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder